|
|||||||||
İsteyerek insanın kendi yaşamına son vermesi anlamına gelen intihar, aslında kişinin kendine yönelmiş saldırganlık halidir. Bu saldırganlık hali tam bilinmeyen, anlamada güçlük çekilen karmaşık süreçlerin oluşturduğu “yeni bir ruhsal yapının” sonucudur. Yatkınlığı olan bireylerde intihar süreci bu ruhsal yapının kontrolünde aşama aşama tamamlamaktadır. İntiharlar tarihsel, kültürel, toplumsal, hukuksal ve ekonomik olmak üzere pek çok boyutu olan çok bileşenli bir özelliğe sahiptir. Yapılan birçok antropolojik araştırma, ilkel kabilelerde intihar olgusunun olduğunu doğrulamaktadır. Kültürel özellikler daha çok intihar nedenlerini ve yöntemlerini belirlemektedir. Tarihsel süreç içinde intihar oranları artış göstererek günümüzde önemli toplumsal sorunlardan biri haline gelmiştir. Farklı toplumlarda ve farklı zamanlarda intihar oranlarının artması veya azalması genellikle, toplumsal normların bireyleri etkileme derecesiyle belirlenmiştir. Bu türden toplumsal engelleme veya desteklemeler intihar olgusunun hukuksal boyutunu oluşturmaktadır. Ekonomik boyut ise intiharın nedenlerinde ve sonuçlarında göze çarpmaktadır. Bu kadar çok bileşeni olan intihar olguları elbette ki özel bir ilgiyi ve çok boyutlu bir yaklaşımı hak etmektedir. Yapılan bütün çalışmalar ve elde edilen bilgilere rağmen bugün intiharı önceden kesin olarak bilmek imkansız olsa da riski azaltmak için hekime yardımcı olabilecek birçok ipucu vardır. Bu ipuçlarının yakalanması pek çok intihar kurbanının hayatta kalmasını sağlayacaktır. Ayrıca intiharın hekimi ilgilendiren hukuksal yönünün olduğu da akıldan çıkarılmamalı, görev tanımı ve kapsamı bilinmelidir. Yaygınlığı Dünyada yılda bir milyon kişi intihar ederek yaşamına son vermektedir. Her 3 saniyede bir intihar girişimi olmakta, her 40 saniyede intihar nedeniyle bir kişi ölmektedir. Tamamlanmış intiharlar erkeklerde kadınlardan 3-4 kat fazla iken intihar girişimlerinde bu oran tersine dönmektedir. İntihar aracı olarak erkekler ateşli silahları, kadınlar da kimyasal maddeleri daha çok kullanmaktadırlar. Genç erişkin ve ergenlerde intihar ölüm nedenleri arasında önemli bir yere sahiptir. Kaza ve cinayetlerden sonra 3ncü sıradaki ölüm nedenidir. Erişkinlerde yaşam boyu intihar girişim oranları %1.1-4.3 arasındadır. Yaşlılarda ve kronik hastalığı olanlarda olasılık daha fazladır. Psikiyatrik hastalarda ise önemli bir ölüm sebebidir. Majör depresyon, bipolar affektif bozukluk, psikotik bozukluklarda intihar oranı yüksektir. Eş zamanlı olarak alkol ve madde kullanımının olması olasılığı arttırır. Majör depresyonda intihar oranı %9-15 arasındadır. Bipolar affektif ve psikotik bozuklukta bu orana yakındır. Depresyon nedeniyle hastaneye yatırılan hastaların %15’i daha sonra intihar (intihar) nedeniyle ölmektedir. Genel bilgiler Ölümle sonuçlanan intihar eylemlerine kısaca “intihar” ölümle sonuçlanmayanlara ise “intihar girişimi” denir. Oysa tek başına sonuca bakarak iki terim arasında ayrım yapmak zordur. Amacı intihar olan birisi hayatta kalabilir. Ancak yaşamdan tam kopmamış kişiler ciddi olmayan bir eylem sonucu ölebilirler. Bu nedenle amaca ve sonuca göre yapılan tanımlamalar birbiriyle örtüşmeyebilir. İntihar ve intihar girişimleri arasındaki ayrımın sonuç kadar bilinç dışı amaca, güdülere, etkili başka ruhsal nedenlere dayandırılması gerekmektedir. Bu tanımlamaya göre intihar girişiminde bulunanlar çevreye daha açık, kendilerine ulaşılabilen, hayatta kalma olanaklarına izin veren kişilerdir. İntihar tanısı alanlar ise çevreye kapalı, ulaşılmaları çok güç, içinde bulundukları koşulları değiştiremeyeceklerini düşünen, ölümün tek çözüm olduğunu düşünen, kendilerini öldürmeye kesin karar vermiş kişilerdir. İntiharın ipuçlarının araştırılması İntihar öncesi kişiler bazı sinyaller verirler. Bunların zamanında ve doğru algılanmasının çok büyük önemi vardır. Davranışlar
Sözler
İntihar riskinin değerlendirilmesi İntihar fikirleri ve girişimleri döngüsel özellikler taşır. Hastanın duygusal dalgalanmaları ve kavrama becerisindeki değişmelere bağlı olarak tekrarlar gösterebileceği gibi, çevredeki değişikliklere bağlı tekrarlamalar da görülebilir. Böyle durumlarda hasta ile olduğu kadar, çevre ile de ilgilenmek hastanın korunması için şarttır. Şunu da unutmamak lazımdır ki “aksi ispat edilmedikçe bütün intihar düşünceleri ve girişimleri ciddiye alınmalıdır. İntihar riskinin araştırılması hastayla karşılaşılan anda başlar. Bunun için öncelikle hastanın tıbbi ve psikiyatrik değerlendirilmesi yapılmalı risk grupları belirlenmelidir. Bu amaçla sosyal hizmet uzmanı, psikolog ve pratisyen hekimlerden bir ekip oluşturulmalı, genel tıbbi durum değerlendirilirken psikolojik test bataryaları ile de değerlendirilme yapılmalıdır. Bunun yanında hastayla bire bir görüşme yapılarak özgeçmişinin araştırılması ve iyi bir öykü alınması intihar riskinin saptanmasında büyük önem taşımaktadır. Gerektiğinde yakın akraba arkadaşların izlenimlerine başvurulmalıdır. İntihar riski açık ya da örtülü olabilir. Buna mutlaka açıklık kazandırılmalıdır. İntihar riskini öğrenmek için doğrudan sormak en iyi yoldur (Örneğin; “bana sorunlarınız ve duygularınızdan söz ettiniz, ben bazen yaşamınıza son vermeyi düşünüp düşünmediğinizi merak ediyorum” gibi). Bunun intihar düşüncelerini ortaya çıkaracağından korkulabilir. Oysa bu kişide bir zorlanma yaratmaz. Aksine, çok zorlu konuların dahi konuşulabileceğini göstermesi bakımından bir güven yaratır. Birbiriyle çelişen davranışlar ve intiharın tekrarlayan özelliği, değerlendirme ve korumada pek çok vaka'da yol göstericidir. Aşağıda tablo ile özet halinde belirtilen özellikler risk altındakileri ve sorunun boyutlarını belirlemede yardım eder. Tıbbi müdahalenin sağlanması Bir intihar girişimi ile karşılaşıldığında yapılması gereken ilk şey tıbbi müdahalenin sağlanmasıdır. Hastanın tıbbi bakım alması çok önemlidir; çünkü örneğin hasta ilaç aldıysa, aldığı ilacın adını ve miktarını bilmeyebilir, yanlış hatırlayabilir, azaltarak söylemiş olabilir; ilaçların miktarı az bile olsa, yanında alkol ya da başka bir madde almışsa beklenmedik ölümcül sonuçlar ortaya çıkabilir. Aldığı maddenin etkisi hemen başlamadığı için hasta iyi görünebilir, ancak toksik etki daha sonra ortaya çıkabilir. Tedavi İntihara eğilimli kişilerde sıklıkla uykusuzluk, anksiyete vb. belirtiler olmakta ve bu belirtiler kişinin sıkıntılarını artırdığı gibi, çözüm üretmeye konsantre olabilmesini de engellemektedir. Bu tür belirtilerin ve varsa depresyonun tedavisi için ilaç kullanımı da bu kişilerde son derece yararlı olmaktadır. Ancak kişinin kendisine verilen ilaç ile intihar girişiminde bulunma riski olduğundan, ilacın hastaya değil yakınına teslim edilmesi, yüksek dozda alınsa bile öldürücü olma riski olmayan ilaçların tercih edilmesi, hastanın eline bir seferde birkaç kutu birden ilaç verilmemesi gibi önlemler alınabilir. Ancak ilaç verilse ve verilen ilaç hastanın belirtilerini ortadan kaldırsa bile, reaktif tarzda intihar eğilimlerinde ilacın, problem çözümünün yerini tutmayacağı unutulmamalı.
|