home icon ile ilgili görsel sonucu Prof. Dr. Özcan UZUN
Psikiyatri Uzmanı
 
DEPRESİF BOZUKLUK

 

Depresyon kişinin duygu, düşünce ve davranışlarını olumsuz olarak etkileyen, yaşamını ve fiziksel sağlığını bozan bir duygudurum bozukluğudur. Depresyonun en belirgin özelliği zevk almada azalma ve kötü ruh halidir. Depresyonda olan kişi karamsar, ümitsiz ve duygusal açıdan mutsuzdur. Sürekli olarak kendini yalnız ve hüzünlü hisseder. Çevresine karşı ilgisi azalan kişi de huzursuzluk ve iç sıkıntısı gibi duygular çok fazla ön plana çıkar. Günlük yaşantısını engelleyecek kadar şiddetlenen bu duygu durumları aylarca sürer ve kişinin zihinsel faaliyetlerinin yanı sıra genel sağlığını da olumsuz etkilemeye başlar. Her insanın yaşayabileceğı üzüntü hali, şiddetli, yoğun ve uzun süreli olduğunda major depresyon tablosu ortaya çıkmaktadır. Major depresyon, normalde görülebilen çökkün duygudurumdan, bedensel işlevlerde belirgin bozulma, işlevsellikte azalma, intihar düşünceleri veya girişimlerinin görülmesi ve gerçeği değerlendirmede bozulma ile ayrılmaktadır.

Depresyon hastalığının yaygınlığına bakıldığında, toplumda %8-10 arasında görülmektedir. Yaşam boyu hastalanma riski ise erkeklerde on erkekten bir tanesi, kadınlarda ise her dört veya beş kadından bir tanesi yaşamlarında en az bir kez depresyon hastalığına yakalanacaklardır.

Diğer yandan etkili tedavi edilmeyen depresyonda intihar ile ölüm riski (tamamlanmış intihar riski) %15 civarındadır. Bunun dışında, hastalar yaşam içindeki aktivitelerini sürdüremezler ve iş, aile ve sosyal yaşamları olumsuz etkilenir. Depresyon şu anda dünyada en fazla yeti kaybı oluşturan hastalıklar sırasında dördüncüdür, 2020 yılında ise ikinci sırada olacaktır. Gelişmiş ülkelerde ise yeti kaybı açısından hep birincidir. Aynı zamanda iyi tedavi edilmemiş depresyon alkol ve madde kullanım sorunlarına, başka ruhsal hastalıklara da zemin hazırlamaktadır.

Uzamış ve iyi tedavi edilmemiş depresyon bedensel hastalıklara da zemin hazırlamakta ve diyabet, kalp hastalıkları gibi bedensel hastalıkların gidişini kötüleştirip ölüm riskini dahi arttırmaktadır.

Belirtiler

Hemen her gün kendini mutsuz, karamsar, kederli, gergin ve ağlamaklı hissetme.  

Hiçbir şeyden zevk alamama, genel isteksizlik durumu.  

Halsizlik, yorgunluk. 

Uykuya dalamama, uykusu sık sık bölünme, çok uyuma ve çok uyuduğu halde kendini hiç uyumamış gibi hissetme.  

Dikkatini toplamada güçlük çekme, odaklanamama.  

İştahsızlık ve kilo kaybı (ancak bazı kişiler aşırı yeme davranışında bulunabilirler).  

Kendini başarısız bulma, hiçbir işe yaramadığını ve değersiz olduğunu düşünme.  

İntihar düşüncesi (Depresyonda olan kişilerin genelinde hayatı anlamsız bulma, intihar düşüncesi vardır).  

Hareketlerde, düşüncelerde ve karar vermede yavaşlama.  

Gerginlik, sıkıntı ve huzursuzluk hali.

Kapalı yerlerde daralma ve aynı yerde uzun süre kalamama.   

Kontrol edilemeyen kolay ve çabuk sinirlenme hali.         

Kendine çevresine ve geleceğine karamsar ve umutsuz yaklaşma.  

Cinsel isteksizlik (yani ereksiyon ve ejekülasyon sorunu).  

Bedensel belirtiler; bulantı, kusma, eklem-kas ağrısı,

Düşünce yapısı

Kişinin kendine, çevresine ve geleceğe yönelik olumsuz değerlendirmelerde bulunmaya başlar. Kişi daha önceden plan yapmadığı ve düşünmediği halde olumsuz düşünceler otomatik olarak ortaya çıkar. Kişide bilişsel hatalar oluşmaya başlar:

Depresyonda olan kişi ne kadar başarılı olursa olsun, kendini değerli hissedebilmek için başkalarının onayının gerektiğine inanır. Kendini başarılı görmek için her alanda başarılı olmak gerektiği hissine kapılır. Bunun gibi işlevsel olmayan şemalar çocukluk döneminde başlayan ve yaşam boyu gelişen oldukça güçlü sayıtlılardır. Bu tür düşünce ve inançlar sürekli olarak bilişsel çarpıtmalarla desteklenmektedir.

Risk faktörleri

Her insanın hayatın belli bir döneminde depresyona girme olasılığı vardır. Genetik yatkınlık, ağır ve zorlayıcı kabul edilecek yaşam koşullarına maruz kalmak, kötü aşağılayıcı muameleye maruz kalmak, ağır bir fiziksel hastalık geçirmek, sevilen birinin kaybı veya terk edilmek, uzun süreli bakım ve tedavi gerektiren fiziksel bir hastalığa yakalanmış olmak, baskıcı veya aşırı ilgisiz ailede yetişen pasif ve içe dönük kişiler risk grubundadır.

Yukarda sayılan faktörler insanların depresyona girmesine neden olabilecek risk faktörleridir. Ancak bu koşullara maruz kalan herkesin mutlaka depresyona gireceği anlamını çıkarmak doğru olmaz. Bunlar risk faktörleridir ve bireysel farklılıklar önemlidir.

Bugünkü bilgimize göre, depresyondaki en önemli yatkınlık nedenini genetik yatkınlık ve bazı kişilik özellikleri oluşturmaktadır. Kişilik özelliği açısından baktığımızda kimseyi incitmemeye, herkesi hoşnut etmeye çalışan; duygularını düşüncelerini çevresindekilere “kırılır”, “benden uzaklaşır” kaygılarıyla ifade edemeyen kişiler depresif duygu ve düşüncelerle baş etmekte güçlük yaşayabilmektedirler.

Tedavi

Depresyon, tedavisi mümkün olan bir rahatsızlıktır. Depresyon için en uygun tedavi yöntemi ilaç tedavisi ve psikoterapilerin birlikte yürütülmesidir. Toplumdaki yaygın inancın aksine depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar bağımlılık yapmazlar.

Antidepresan ilaçlar bir hastalığı tedavi etmede kullanılan bir grup ilaçtır. Hiçbir zaman bir moral dopingi, mutluluk ilacı, uyuşturarak dertleri unutturan bir madde veya alışkanlık yapan bir ilaç değildir.

Tedavide kullanılan ve beynin çalışmasında düzenlemeler yaparak kimyasal maddelerdir. Antidepresan ilaçlar depresyon hastalığında başarıyla kullanılmakta ve %80’lere varan yüz güldürücü sonuçlar alınmaktadır.

Yan etkileri ise son derece azdır ve tehlikeli değildir. İstenildiğinde doktor önerisi ile rahatlıkla kesilebilirler. Bu nedenle, eğer psikiyatrist kişinin ilaç kullanmasına karar vermiş ise kişi bu ilaçları rahatlıkla kullanmalıdır. Ayrıca psikiyatriste sormadan ilaç kullanım şeklinin değiştirilmemesinde ve kesilmemesinde yarar vardır.