Depresyon kişinin duygu, düşünce ve davranışlarını olumsuz olarak etkileyen, yaşamını ve fiziksel sağlığını bozan bir duygudurum bozukluğudur. Depresyonun en belirgin özelliği zevk almada azalma ve kötü ruh halidir. Depresyonda olan kişi karamsar, ümitsiz ve duygusal açıdan mutsuzdur. Sürekli olarak kendini yalnız ve hüzünlü hisseder. Çevresine karşı ilgisi azalan kişi de huzursuzluk ve iç sıkıntısı gibi duygular çok fazla ön plana çıkar. Günlük yaşantısını engelleyecek kadar şiddetlenen bu duygu durumları aylarca sürer ve kişinin zihinsel faaliyetlerinin yanı sıra genel sağlığını da olumsuz etkilemeye başlar. Her insanın yaşayabileceğı üzüntü hali, şiddetli, yoğun ve uzun süreli olduğunda major depresyon tablosu ortaya çıkmaktadır. Major depresyon, normalde görülebilen çökkün duygudurumdan, bedensel işlevlerde belirgin bozulma, işlevsellikte azalma, intihar düşünceleri veya girişimlerinin görülmesi ve gerçeği değerlendirmede bozulma ile ayrılmaktadır.
Depresyon
hastalığının
yaygınlığına
bakıldığında,
toplumda %8-10
arasında
görülmektedir. Yaşam
boyu hastalanma
riski ise erkeklerde
on erkekten bir
tanesi, kadınlarda
ise her dört veya
beş kadından bir
tanesi yaşamlarında
en az bir kez
depresyon
hastalığına
yakalanacaklardır.
Diğer yandan etkili
tedavi edilmeyen
depresyonda intihar
ile ölüm riski
(tamamlanmış intihar
riski) %15
civarındadır. Bunun
dışında, hastalar
yaşam içindeki
aktivitelerini
sürdüremezler ve iş,
aile ve sosyal
yaşamları olumsuz
etkilenir. Depresyon
şu anda dünyada en
fazla yeti kaybı
oluşturan
hastalıklar
sırasında
dördüncüdür, 2020
yılında ise ikinci
sırada olacaktır.
Gelişmiş ülkelerde
ise yeti kaybı
açısından hep
birincidir. Aynı
zamanda iyi tedavi
edilmemiş depresyon
alkol ve madde
kullanım
sorunlarına, başka
ruhsal hastalıklara
da zemin
hazırlamaktadır.
Uzamış ve iyi tedavi
edilmemiş depresyon
bedensel
hastalıklara da
zemin hazırlamakta
ve diyabet, kalp
hastalıkları gibi
bedensel
hastalıkların
gidişini
kötüleştirip ölüm
riskini dahi
arttırmaktadır.
Belirtiler
Hemen her gün kendini
mutsuz,
karamsar, kederli, gergin ve ağlamaklı hissetme.
Hiçbir şeyden zevk alamama,
genel isteksizlik durumu.
Halsizlik, yorgunluk.
Uykuya dalamama, uykusu sık sık
bölünme, çok uyuma ve çok uyuduğu halde kendini hiç uyumamış gibi
hissetme.
Dikkatini toplamada güçlük çekme,
odaklanamama.
İştahsızlık ve kilo kaybı (ancak bazı
kişiler aşırı yeme davranışında bulunabilirler).
Kendini
başarısız bulma, hiçbir işe
yaramadığını ve değersiz olduğunu düşünme.
İntihar düşüncesi (Depresyonda olan
kişilerin genelinde hayatı anlamsız bulma, intihar düşüncesi
vardır).
Hareketlerde, düşüncelerde ve karar
vermede yavaşlama.
Gerginlik, sıkıntı ve huzursuzluk
hali.
Kapalı yerlerde daralma ve aynı yerde
uzun süre kalamama.
Kontrol edilemeyen kolay ve çabuk
sinirlenme hali.
Kendine çevresine ve geleceğine
karamsar ve umutsuz yaklaşma.
Cinsel isteksizlik (yani ereksiyon ve
ejekülasyon sorunu).
Bedensel belirtiler; bulantı, kusma, eklem-kas ağrısı,
Düşünce yapısı
Kişinin kendine, çevresine ve
geleceğe yönelik olumsuz değerlendirmelerde bulunmaya başlar. Kişi
daha önceden plan yapmadığı ve düşünmediği halde olumsuz düşünceler
otomatik olarak ortaya çıkar. Kişide bilişsel hatalar oluşmaya
başlar:
Depresyonda olan kişi ne kadar başarılı olursa olsun,
kendini değerli hissedebilmek için başkalarının onayının gerektiğine inanır. Kendini başarılı görmek için her alanda başarılı olmak gerektiği hissine kapılır. Bunun gibi işlevsel olmayan şemalar çocukluk döneminde başlayan ve yaşam boyu gelişen oldukça güçlü
sayıtlılardır. Bu tür düşünce ve inançlar sürekli olarak bilişsel
çarpıtmalarla desteklenmektedir.
Risk faktörleri
Her insanın hayatın belli bir
döneminde depresyona girme olasılığı vardır. Genetik yatkınlık, ağır ve zorlayıcı kabul edilecek
yaşam koşullarına maruz kalmak, kötü aşağılayıcı muameleye maruz
kalmak, ağır bir
fiziksel hastalık
geçirmek, sevilen birinin kaybı veya terk
edilmek, uzun süreli bakım ve tedavi gerektiren fiziksel bir
hastalığa yakalanmış
olmak, baskıcı veya aşırı ilgisiz ailede
yetişen pasif ve içe dönük kişiler risk grubundadır.
Yukarda sayılan faktörler insanların
depresyona girmesine neden olabilecek risk faktörleridir. Ancak bu
koşullara maruz kalan herkesin mutlaka depresyona gireceği anlamını çıkarmak doğru olmaz. Bunlar risk faktörleridir ve bireysel farklılıklar önemlidir.
Bugünkü bilgimize göre, depresyondaki
en önemli yatkınlık nedenini genetik yatkınlık ve bazı kişilik
özellikleri oluşturmaktadır. Kişilik özelliği açısından baktığımızda kimseyi incitmemeye, herkesi hoşnut etmeye çalışan; duygularını düşüncelerini çevresindekilere “kırılır”, “benden uzaklaşır”
kaygılarıyla ifade edemeyen kişiler depresif duygu ve düşüncelerle
baş etmekte güçlük yaşayabilmektedirler.
Tedavi
Depresyon, tedavisi mümkün olan bir rahatsızlıktır. Depresyon için en uygun tedavi yöntemi ilaç tedavisi ve psikoterapilerin birlikte yürütülmesidir. Toplumdaki yaygın inancın aksine depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar bağımlılık yapmazlar.
Antidepresan ilaçlar bir hastalığı tedavi etmede kullanılan bir grup
ilaçtır. Hiçbir zaman bir moral dopingi, mutluluk ilacı, uyuşturarak
dertleri unutturan bir madde veya alışkanlık yapan bir ilaç
değildir.
Tedavide kullanılan ve beynin çalışmasında düzenlemeler yaparak kimyasal maddelerdir. Antidepresan ilaçlar depresyon hastalığında başarıyla kullanılmakta ve %80’lere varan yüz güldürücü sonuçlar alınmaktadır.
Yan etkileri ise son
derece azdır ve tehlikeli değildir. İstenildiğinde doktor önerisi
ile rahatlıkla kesilebilirler. Bu nedenle, eğer psikiyatrist kişinin
ilaç kullanmasına karar vermiş ise kişi bu ilaçları rahatlıkla
kullanmalıdır. Ayrıca psikiyatriste sormadan ilaç kullanım şeklinin
değiştirilmemesinde
ve kesilmemesinde
yarar vardır.
|