Cinsel işlev
bozuklukları, biyolojik sorunların bir belirtisi olabildiği
gibi, ruhsal ve kişilerarası problemler nedeniyle, ya da her
ikisinin bir arada bulunması sonucu görülebilir. Cinsel işlev
herhangi bir stres, emosyonel bozukluklar ya da cinsel işlev ve fizyolojinin iyi bilinmemesi ile olumsuz olarak etkilenebilir. İşlev bozuklukları ömür boyu görülebileceği gibi, normal işlevin bulunduğu bir dönemin ardından gelişen, yani sonradan oluşmuş olabilir. Ya da yaygın tip olabileceği gibi bir özel durumla ya da cinsel partnerle sınırlı olan durumsal tip olabilir. Psikolojik etkenlerden dolayı ortaya çıkabildiği gibi, bileşik etkenler sonucu da ortaya çıkabilir.
VAJİNİSMUS
Vajinanın üçte
birlik dış kısmının cinsel birleşme esnasında penisin girişine
izin vermeyecek ölçüde kasılması durumudur. Bu tanının konması
için bozukluğun ya sürekli ya da yineleyici bir biçimde
görülmesi gerekir. Daha çok yüksek sosyoekonomik gruptan
kadınlarda görüldüğü bildirilmiştir. Bir seksüel travma, cinsel
tecavüz ve çocuklukta cinsel kötüye kullanım bu rahatsızlığı
ortaya çıkarabilir. Psikoseksüel çatışmaları olan bir kadın penisi bir silah olarak algılayabilir. Cinselliği bir günah olarak gören sıkı dinsel eğitim alan kadınlarda daha sık görüldüğü vurgulanmaktadır. Ülkemiz kadınlarında, gene sıkı cinsel eğitime bağlı olarak özellikle yeni evlilerde sık görüldüğü ve bazen yıllarca devam ettiği izlenmektedir.
DİSPARANİ
Disparoni cinsel
birleşme öncesinde, sırasında veya sonrasında görülen cinsel
bölge ile ilgili ağrıları tanımlar. Sürekli ve yineleyici bir
biçimde görülmesi ile karakterizedir. Gene bu tanının
konabilmesi için özellikle kadınlarda endometriosis, vaginitis
gibi cinsel organla ilgili bedensel hastalıklar dışlanmalıdır.
Başka deyişle bu ağrılar bedensel bir bozukluk sonucu ortaya
çıkmamış olmalıdır. Cinsel tecavüze ya da çocukluğunda cinsel
kötüye kullanıma maruz kalmış kadınlarda kronik pelvis ağrısı
yaygındır. Ağrılı cinsel birleşme gerginlik ve anksiyete sonucu
ortaya çıkabilir. Disparoni erkeklerde nadir görülür ve
genellikle organik bir durumla ilgilidir.
ERKEKTE SERTLEŞME BOZUKLUĞU
Genç erkeklerde
yaygınlığı %8 bulunmuştur. Yaşamın daha sonraki dönemlerinde de
ortaya çıkabilir. Sürekli ya da tekrarlayıcı bir biçimde,
yeterli bir ereksiyon (sertleşme) sağlayamama ya da cinsel
etkinlik bitene kadar sürdürememe durumudur. Sertleşme
bozukluğunun organik kökenli olup olmadığını ayırt etme
konusunda birçok yöntem vardır. Genellikle ürolojik bir inceleme
olan nokturnal penil tümesans (NPT)’in varlığı (uykuda
sertleşme, sertleşme bozukluğunun organik kökenli olmayıp
psikolojik olduğunun göstergesidir. Sertleşme bozukluğunun
psikolojik nedenleri arasında çözümlenmemiş bilinçdışı
çatışmalar önde gelir. Bu durumda cezalandırıcı ve sert ahlaki
değerler, güvensizlik veya yetersizlik duyguları söz konusudur.
Erektil bozukluk cinsel eşler arasındaki anlaşmazlıklar sonucu
da ortaya çıkabilir.
AZALMIŞ CİNSEL İSTEK
Cinsel eylem
için, cinsel fantezi ve isteğin yokluğu ya da yetmezliği söz
konusudur.
CİNSEL TIKSINTI BOZUKLUĞU
Bir cinsel
partner ile cinsel ilişkiden kaçınma veya iğrenme ile
karakterizedir. Cinsel istek sorunu olan hastalar, cinsellik
hakkındaki bilinçdışı korkularına karşı korunma amacıyla savunma
olarak cinsel isteğin engellenmesini kullanabilirler. Cinsel
isteğin kaybı kronik anksiyete, depresyon, merkezi sinir
sistemini bastıran ilaç kullanımı ile de görülebilir. Cinsel
istek kaybı evli çiftler arasında, kadınlarda daha fazla
görülmektedir.
PREMATÜR EJEKÜLASYON (erken boşalma)
Tedavi edilen
cinsel işlev bozukluklarının %35-40’ının ana yakınması erken
boşalmadır. Sürekli veya tekrarlayıcı olarak erkeğin isteğinden
önce ejakülasyon ve orgazma ulaşmasıdır. Genç ve yeni cinsel
partnerli erkeklerde yaygındır. Prematür ejakülasyon vajina (kadın cinsel organı) hakkında bilinçdışı bir korku ile birlikte olabilir. Gençlik döneminin ilk cinsel deneyimlerindeki olumsuzluklardan gelişebilir. Stresli evlilikler bu sorunu artırır.
KADINDA CİNSEL UYARILMA BOZUKLUĞU
Sürekli ya da
tekrarlayıcı biçimde, cinsel uyarılmanın olmaması ya da
uyarılmanın cinsel eylem bitinceye kadar sürdürülememesi
durumudur. Bozukluk, önemli sıkıntı ve kişilerarası ilişkilerde
güçlüklere yol açar. Kadın cinsel uyarılma bozukluğunun
yaygınlığı tam olarak bilinmemektedir. Kendilerini mutlu
hisseden evli çiftlerde yapılan bir araştırmada bile, kadınların
üçte birinin cinsel uyarılma sorunları olduğu gösterilmiştir.
Cinsel uyarılmayı sürdürmede güçlük kadınlarda anksiyete,
suçluluk ve korku gibi psikolojik çatışmaların sonucu olabilir.
Testesteron, östrojen, prolaktin hormonlarının düzeylerindeki
değişmeler cinsel uyarılma sorunlarına yol açabilir.
KADINDA ORGAZM BOZUKLUĞU
Normal bir
cinsel uyarılma fazını takiben orgazmın sürekli ve tekrarlayıcı
olarak gecikmesi veya olmaması halidir. 35 yaşını geçmiş evli
kadınların %5’inin yaşamlarında hiç orgazm olmadıkları
bilinmektedir. İnhibe kadın orgazmının genel yaygınlığı ise %30’dur. Bu oranların ülkemizde çok daha yüksek olması beklenir. Kadında orgazm bozukluğunda cinsel partneri tarafından reddedilme, gebe kalma korkusu, erkeklere karşı düşmanlık hisleri, cinsel dürtüleri hakkında suçluluk duyguları ya da evlilik çatışmaları psikolojik etkenler olarak sayılabilir.
ERKEKTE ORGAZM BOZUKLUĞU
Burada, cinsel
birleşme sırasında çok büyük güçlükle ejekülasyona (boşalma)
ulaşma ya da hiç ulaşama söz konusudur. Yaşam boyu inhibe erkek
orgazmı genellikle çok şiddetli psikopatolojinin işaretidir.
Eğer bozukluk sonradan gelişmişse, sıklıkla kişilerarası
ilişkilerdeki güçlüklerin yansıtılması söz konusudur.
TEDAVİ
Birçok uzmanlık dalının incelemesi sonucu psikojenik kaynaklı
olduğuna karar verilen cinsel işlev bozukluklarının tedavisi
psikiyatrinin alanı içindedir. Zaman zaman eşlerin beraber
katıldıkları bilişsel davranışçı temelli psikoterapi
uygulamaları gerekebilir.
|